Asteroitler Mars ile Jüpiter arasında, güneş yörüngesinde dolanan cisimlere deniyor. Çoğunluğu kayalık oluyor. Kuyruklu yıldızlar ise Kuiper kuşağından gelen cisimlere deniyor. Üzerlerinde buz, donmuş diğer gazlar ve sıvılar oluyor. Bazen bunları ayırmak zor oluyor. Çünkü güneşin yakınından geçen kuyrukluyıldız bazen üzerindeki sıvıları kaybedebiliyor. O zaman asteroitlerden ayırmak zorlaşıyor.
İlk asteroit 1801 yılında İtalya’da Palermo Gözlemevi tarafından gözlenmiş. Adına Ceres denmiş. Şu an cüce gezegen kategorisinde. Güneş çevresine 2.8 AU uzaklıkta dolanıyor. Güneş sisteminin en büyük asteroididir. Sonrasında onlarcası bulunmuş. Yörüngeleri 2.2 AU ile 3.3 AU arasında değişiyor. Bu kuşağa asteroit kuşağı deniyor. 10.000 tanesinin bulunması 200 yıl sürmüştü, diğer 10.000’in bulunması ise 2 yıl sürdü. Şu an 1.9 milyon kadar küçüklü büyüklü asteroit var. 25 km ve üstü çaplarındakilerin hepsi bulundu, isim verildi. En büyükleri Ceres 950 km çapında.
Mars ve Jüpiter arasında bulunan böyle bir kuşağın içine uzay aracı ile girsek bir tanesine çarpma ihtimalimiz nedir?
1.9 milyon asteroit olmasına rağmen herbirinin aralarındaki mesafe o kadar büyük ki çarpma ihtimalimiz neredeyse sıfır. Ortalama her bir cisim arası yaklaşık 1 milyon km oluyor.
Burdan sorunsuz geçen ilk uzay aracı Pioneer 10 (1972) olmuştur. 1991 yılında Galileo uzay aracı Gaspra asteroidine uğradı. Bizzat bir asteroide giden ilk uzay aracıdır.
Cassini uzay aracı da Jüpiter’e giderken fotoğraflar çekmişti. Onların fotoğraflarını çekmek o kadar zor ki. Biz dünyadan 380.000 km ötedeki ayın fotoğrafını bile zor çekiyoruz. Kısaca ordan geçerken bir cisme çarpmak için özel çaba sarfetmek gerekiyor.
Yeryüzüne Yakın Asteroidler (NEA: Near Earth Asteroids)
Dünya yörüngesiyle kesişen asteroitler var. Bunlardan birkaçı daha önce çarpmış. Biyolojik ve jeolojik değişikliğe sebep olmuşlar. 50.000 yıl önce Arizona’ya düşen asteroit bunlardan biri. Ayrıca 1908 yılında Sibirya’da Tunguska olayı en bilinen asteroit çarpması. Havada parçalanmış olmasına rağmen büyük bir alanı tarayıp yakmış. Dinazorların nesli bir asteroit çarpması sonrası bitti deniyor. Meksika’daki çarpan asteroitin oluşturduğu krater 200 km çapında. Bu şekilde bir asteroitin çarpması 200 milyon yılda bir oluyormuş. Allah’tan Jüpiter bizi koruyor. Bir çok asteroit gelirken onun çekiminden etkileniyor.
Truva Asteroidleri
Jüpiter ile aynı yörüngede dolanan asteroitler. 60 derece gerisinde ve ilerisinde bulunuyorlar. Jüpiter ve Güneşe göre Lagranj noktalarında bulundukları için ne yaklaşabiliyorlar, ne uzaklaşabiliyorlar. Jüpiter ile aynı yörüngeyi paylaşıyorlar. En bilinen asteroid Hektor. 1907 yılında keşfedilmiş. İsimleri İliad romanından alınmıştır.
Kuiper Kuşağı
Kuiper kuşağı, Neptün gezegeninin ötesinde yörüngede dönen birçok küçük cisimlerin bulunduğu kuşağa deniyor. Güneşten 30 ila 50 AU arasında mesafelerde bulunan cüce gezegenler, kuyrukluyıldızlar, göktaşları burda oluyor. Güneş çevresinde çok eliptik yörüngelerde dolananlar güneşin yakınına gelip gidiyor. Bazıları Neptün ile rezonansa giriyor.
Kuyruklu yıldızlar aslında yıldız değil, üzerinde bol su bulunan göktaşlarıdır. Suyun çokluğundan dolayı şekilleri küreye yakındır. Genelde birkaç km çapında olurlar. Güneş çevresinde yüksek eliptik yörüngelerde dolanırlar. Güneşin çok yakınından geçip Neptün gezegeninin ötesine kadar giderler. Zamanlarının çoğu Kuiper kuşağında geçer. Yörünge periyotlarına göre sınıflara ayrılmışlardır. 200 yıl ve kısa olanlar kısa periyotlu kuyruklu yıldızlar, 200 yıl ve fazlası olanlar uzun periyotlu kuyruklu yıldızlar olarak sınıflandırılmış.
Kısa periyotlu olanların Kuiper kuşağından geldiği sanılıyor. Bunlar Kuiper kuşağındaki diğer cisimler gibi gezegenlerin yörünge düzlemi ile aynı düzlemdeler. Uzun periyotlu olanlar ise böyle değil. Onlar rastgele açılardan geliyorlar. Bunların Oort bulutundan geldiği sanılıyor. Bu kısım aslında hiç gözlemlenmemiş ama var olduğu sanılıyor. Oort bulutu dediğimiz yer Güneş sistemi ile en yakın yıldızlar arasındaki boşluk diyelim. Burda yaklaşık 1 trilyon buzlu cisim olduğu tahmin ediliyor. Mesafeleri ise 3000 AU ile 100.000 AU arasında.
Kuyruklu yıldızlar güneşe yaklaştıkça üzerlerindeki su ısınıyor, buharlaşıyor ve çekirdek çevresinde büyük bir hacim oluşturuyor. Çekirdek kısmı katı oluyor. Bunun çevresinde hidrojenden oluşan bir katman oluşuyor. Büyüklüğü 10 milyar metre çapında oluyor. Bu da dünyadan büyük oluyor.
Güneş rüzgarları bu gazları ve toz parçalarını güneşe yaklaştığı açının tersine itiyor. Bu durum iki kuyruk oluşturuyor. Kuyruklardan biri tamamen hareketin tersi yönünde oluşuyor. Bu kuyruk, yüklü parçacıklar ve gazlardan oluşuyor. En çok bulunan iyon CO+ olduğu için mavi ışığı daha güzel yansıtıyor. Bundan dolayı mavi kuyruk olarak görünüyor.
Diğer kuyruk ise toz kuyruğu. Beyaz görünüyor. Burdaki parçacıklar güneş rüzgarından daha az etkileniyor. Çünkü parçacıklar iyonlardan daha büyükler. Bu kuyruk düz değil, eğri oluyor.
Bu kuyruklar o kadar uzun oluyor ki toplam uzunluğu 1 AU (150 milyon km) olabiliyor.
Kuiper kuşağındaki cisimler gezegenlerin çekiminden etkileniyor. Ötesindeki cisimler bu etkilerden uzak. Onlar galaksinin gelgit kuvvetlerinden ve diğer yıldızlardan etkileniyorlar. 100.000 AU dışındaki cisimler ise artık güneşin çekiminden tamamen kurtulmuş olanlar. Muhtemelen diğer yıldızların etkisinde dolanıyorlar.
Tarihte Üranüs gezegeninin yörüngesinde hesap hataları buldular. Bu hataların normal olmadığı anlaşıldı. Hesaplar tekrar yapıldı. Neptün gezegeni daha gözlemlenmemişti. Sonradan hesaplarda bir kütlenin varlığı ortaya kondu. Bu kütle Neptün gezegeni çıktı, tam da hesaplanan yerde.
Dünya merkezdir diyenlere sormak lazım. Bu kadar kataloglanmış göktaşı ve kuyruklu yıldız niye güneş çevresinde dolanıyor? Bunları bile bile merkez biz miyiz hala?
Yarın Ege Üniversitesinde Asteroit madenciliği üzerine iki günlük bir konferans var. Orda konuşma yapacağım. Bir gün asteroitlere giden misyonları da başlatmak temennisiyle güzel bir hafta diliyorum.
Yazar: Doç. Dr. Lokman Kuzu