Her yıl olduğu gibi bu sene de Aralık ayının 3. haftasında Mevlana günleri kutlanıyor. Ancak bir farkla. Salgından dolayı online yapılıyor. Konya Belediyesine ve başkanımıza teşekkür ediyoruz. Bugün son gün. Etkinlik TRT1’den canlı verilecek. Ayrıca internet üzerinden izlenebilecek.
Bu büyük alim 747 yıl önce 17 Aralık 1270 yılında vefat etmişti (Hicri takvime göre 5 Cemaziyelahir 672).
Bir kişinin genelde ölümüne ağlar, üzülür insanlar. Doğumu kutlanabilir, Mevlid gibi. O’nun niye ölümü kutlanıyor ki? Çünkü O, ölümü bir düğün gecesi olarak nitelemiş, Şeb-i Aruus. Farsça bir ifade. Öldüğü günü Allah’a yani sevgiliye kavuşma olarak nitelemiş.
Mevlana, 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içinde bulunan Belh şehrinde doğmuş. Asıl adı Muhammed Celaleddin. Sonradan efendimiz manasında Mevlana ismi ile anılır olmuştur. Bu kelime Farsça bir ifadedir. Arapça mevlana yani our lord/master manasında Bakara süresinin son ayetinde geçiyor. Ente mevlana, fensurna alel qavmil kafiriin… şeklinde. Arapçası İslam öncesinde de kabileler için kullanılan bir kelime. Niye bu kelime kullanılıyor ki diye eleştirenler konuyu bilmiyor, ama konuşuyor.
Babası Bahaüddin Veled alim bir insan. Sultan-ül Ülema (Alimlerin Sultanı) olarak biliniyor. Soy olarak O’nun Hz. Ebubekir ve Hz. Ali’ye dayandığı rivayetleri vardır.
Celaleddin, Moğol istilası gelmeden birkaç yıl önce Belh şehrini 6 yaşında iken Babası ile birlikte terkeder. Kervanları Bağdat ve Küfe üzerinden Mekke’ye uğramış ve orda Hacc görevini yapmışlardır. Sonrasında Şam, Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri ve Niğde gibi Anadolu şehirlerine uğrarlar. En son o dönemde Larende olarak bilinen Karaman’a yerleşirler.
Nişabur şehrinde Şeyh Feridüddin Attar ile karşılaşmaları olmuştur. Bu büyük alim genç Celaleddin’e Esrarname adlı kitabını hediye eder. Mevlana’nın çok büyük bir alim olacağını anlayan Şeyh Attar “Hayret, koskoca bir umman (okyanus), küçücük bir gölü (babasını kastederek) takip ediyor” dediği rivayet edilir. İngilizce okuduğum kitapta bu ifade şöyle yazılmış: What an astonishing sight! There goes a river dragging a mighty ocean behind it…
Benzer bir olay Şam’da iken cereyan eder. Muhiddin-i Arabi hazretlerini ziyaret ederler. O Mevlana’yı görünce, “Sübhaneallah, ne acayip birşey görüyorum, güneş ayın arkasından gidiyor” der.
Mevlana ailesi ile bir süre Larende’de kalırlar. Annesi Mümine Hatun ve kardeşi Muhammed Alaeddin Karaman’da vefat etmiştir. 7 yıl burda kaldıktan sonra Konya’ya yerleşirler. Mevlana burda yetişir. Konya camiilerinde vaaz veren önemli bir alim olur. Babasını 24 yaşında iken kaybeder. Ancak eğitimi tamam olmadığı için bir sene sonra babasının bir talebesi Seyyid Burhaneddin Konya’ya gelmiş ve Mevlana’nın eğitimini tamamlamıştır. Bu dönemi “Hamdım” diye nitelemiştir.
Şems ile karşılaştıktan sonra hayatı değişir. Aralarındaki arkadaşlık ilişkisinden rahatsız olan talebeleri yüzünden Şems şehri terk eder. Şems öldürülmüş müdür, bilinmez ama onun adına bir makam Konya Mevlana müzesi yakınındadır.
Mevlana mevlevi tarikatının kurucusudur. Tarikatların bugünkü yapıları yozlaşmış olsa da geçmişte ana tema edep ve ahlak olmuştur.
Babası döneminde aldığı eğitimlerin dönemine Hamdım der. Babası vefat ettikten sonra Şeyh Burhanettin irşadına (eğitimine) devam etmiştir. Bu döneme Piştim der.
1244’te Şems ile tanışır. Hayatı bütünüyle değişir. Bu döneme ise Yandım der. Şems Arapça’da güneş manasındadır. Mevlana bu güneşle yanmıştır.
Hayatını şu üç kelimeyle özetlemiştir: Hamdım, piştim, yandım.
Mevlana’ya nispet edilen bir başka isim Rumi olmasıdır. Yani Rum ilinden. Anadolu o dönemde Rum’dur. Rum diyarında yaşadığı için Mevlana Celaleddin Rumi denmiştir. İngilizcedeki kaynaklarda bu isimle bilinir.
Mevlana’nın mezarı babasının mezarı yanındadır. Yeşil kubbenin (kubbe-tül hadra) altındadır.
Onun etkilediği Muhammed İkbal, Annemarie Schimmel (Alman oryantalist) gibi birçok yabancı bilim insanları ve islam alimleri olmuştur. Onu çok seven Fransız profesör müslüman olmuş ve vasiyetini onun yanında defnedin şeklinde vermişti. Prof. Dr. Eva De Mitray Meyerovitch’in cenazesi vasiyeti üzerine ölümünden 10 yıl sonra Konya’ya getirildi ve Üçler mezarlığına defnedildi.
Onun hakkında yalan yanlış şeyler söyleyenlerin bir mesnedi yoktur. O şu sözüyle son noktayı koymuştur:
MEN BENDE-İ KUR’ANEM EGER CAN DAREM
MEN HÂK-İ REH-İ MUHAMMED MUHTAREM
EGER NAKL KUNED CÜZ İN KES EZ GÜFTAREM
BİZAREM EZ U VEZ AN SUHEN BİZAREMBu canım var oldukça ben Kur’ana bağlıyım
Muhammed Mustafanın yolundaki toprağım
Benden başkaca bir söz nakledenler olursa
Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağımMesnevi Farsça’da yazılmıştır. Kur’anın Farsça meali de denir.
Eserleri birçok dile çevrilmiştir. 2012 yılında Japonya’da bulunduğum dönemde Semazenler oraya gelmiş, ben de kendi çapımda MELCO (Mitsubishi Elektrik) firmasında çalışan üst düzey Japonları sema gösterisine davet etmiştim. Ayrıca sunum hazırlayıp Mevlana’yı tanıtmaya çalışmıştım. Çok beğendiklerini söylemişlerdi. Japonlar bu tür mistik şeylere ilgi duyuyorlar. Tokyo camii’nde Mesnevi’nin Japoncası var.
Elif Şafak gibi modern yazarlar elif görse mertek sanır, tarihi bir belge okuyamaz ama tutar Şems ve Mevlana arasındaki ilişkiyi oğlancılıkla açıklamaya ve iftira atmaya çalışır. Allah yeni nesli bu gibilerin eserlerinden korusun. Üzücü olan şudur ki dindar olduğu halde buna inananlar çıkmıştır. Allah ıslah etsin.
İlk defa 1991 yılında Lise 3’te iken bir arkadaşın daveti üzerine katıldığım bu özel geceye bu sene online katılacağız. Edebin, ahlakın yok olduğu günümüzde bu tür şahsiyetleri gençlere tanıtmak lazım.
Rabbim Mevlana’yı ve eserlerini hakkıyla anlayan kullarından eylesin. Amiin
Yazar: Prof. Dr. Lokman KUZU