Balistik füze geliştiren bir ülke kendi uydusunu yörüngeye yerleştirebilecek roketleri de yapabiliyor demektir. Bu yeteneğe sahip ülke sayısı çok azdır.
Japonya, Çin, Hindistan ve İran bağımsız olarak kendi uydularını fırlatma yeteneğine sahiptir. Güney Kore de bu konuda Amerika kontrolünde çalışmaktadır. Avustralya da ABD ile uzay konusunda işbirliği anlaşması yapmıştır.
Uzay teknolojileri alanında ticarete ve işbirliğine engel olan bazı düzenlemeler mevcuttur. En bilinenleri EAR, ITAR ve MTCR’dır.
ABD’nin ihracını kontrol ettiği mühimmat listesi ( United States Munitions List – USML ) vardır. Bu listede uydu fırlatma araçları ve uydu parçaları ile ilgili kalemler de vardır. Liste zaman zaman revize edilmektedir.
ITAR (International Traffic in Arms Regulations: Uluslararası Silah Trafiği Düzenlemeleri) lisansı almadan bu listeden bir şey alamazsınız.
Benzer şekilde EAR (Export Administration Regulations: İhracat Yönetimi Mevzuatı) vardır. ITAR ve EAR bazı silahların, patlayıcıların veya teknolojik bazı araçların yanlış ellere gitmesini engellemek için çıkarılmıştır.
ITAR’ı DDTC (Directorate of Defence Trade Control) Dış İşleri Bakanlığı altında çalışan bir müdürlük kontrol eder ve uygular. USML kapsamına giren bir ürün veya servis varsa bunun ihracatı lisans gerektirir. Amaç ABD’nin ulusal güvenliğini ve dış politika hedeflerine ulaşmasını sağlamaktır.
EAR ise Ticaret Bakanlığı altında bir birim tarafından kontrol edilir. Daha gevşek bir lisans türüdür.
1996 yılında Intelsat, INTELSAT 708 haberleşme uydusunın fırlatılması için Çin ile anlaşmıştı. Uydu, Space Systems/Loral tarafından yapıldı. Long March 3B fırlatma aracı ile uzaya gitmek üzere Xichang fırlatma merkezine getirildi. Fırlatmanın hemen sonrasında roket rotadan saptı ve yakındaki bir köye düştü, 6 kişi öldü. Bu olaydan sonra Çin, firmanın düşme mahalline girmesine izin vermemişti. ABD, 2002 yılında Space Systems/Loral firması ITAR’ı ihlal etmekten suçlu bulmuştur. Bu olaydan sonra Amerika, ITAR listesini uzay ile ilgili teknolojileri de kapsayacak şekilde genişletmiştir.
Listeyi genişletmenin bir anlamda ihracatı yavaşlatıcı ve engelleyici etkisi olmuştur. Ülkeler yaptıkları uzay projelerinde bu yüzden farklı ortaklar arayışlarına girmişlerdir. Bizde de zaman zaman bu konu gündeme gelir ve fırlatma seçiminde uyduda ITAR ürünü var mı diye sorarız. ITAR-free olmasını tercih ederiz. Göktürk-2 uydusu da Çin’den fırlatıldı. Fırlatma kazası olsaydı başımız büyük dertte olacaktı.
ABD’de uzay alanında çalışan bazı firmalar bu tür kısıtlamalardan rahatsız olmuşlardır. Her defasında lisans çıkması için beklenmektedir. Satışları etkilemektedir.
Bir diğer ihraç kısıtı ise MTCR’dan gelir. MTCR çok taraflı ihracat kontrol rejimidir. The Missile Technology Control Regime (Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi) kelimelerinin baş harflerinden türetilmiştir.
MTCR, G-7 ülkeleri tarafından 1987’de oluşturulan bir ihracat rejimidir. Ülkelerin füze ve İHA gibi araçlarla kitle imha silahlarının 300 km menzil ve 500 kg yük (harp başlığı) taşıma kapasitesinin üstünde bir teknolojiye sahip olmalarını engellemek için gerekli teknolojinin ihracatını veya işbirliğini engellemek üzere oluşturulmuştur. Şu an 35 ülke taraf. Türkiye 1997 yılında imza atmıştır. Türkiye böyle bir metne niye imza atmış, hep merak ederim. MTCR’a ABD, önemli AB ülkeleri ve Rusya taraftır. Çin ise taraf değildir. Bağlayıcı bir anlaşma değildir, ancak işbirliği yapmak istediğimiz bazı ülkeler bize bunu öne sürmüşlerdir. SOM seyir füzesinde niye 300 km’yi telaffuz ediyoruz? Bundan…
MTCR’a rağmen Hindistan, İran, Kuzey Kore ve Pakistan kendi füze programlarına devam etmiştir. Her birinin 1000 km üstünde menziller için füze geliştirdiği bilinmektedir.
Engellediği veya yavaşlattığı programlar olmuştur. Mesela Brezilya, Güney Afrika, Güney Kore ve Tayvan’ın uzay fırlatma aracı programları gecikmiştir.
Uzay konusunda son 10 yılda dünyada işbirlikleri artmıştır.
Amerika, Obama döneminde 28 Haziran 2010 tarihinde yeni uzay politikaları yayınlanmıştır. Burda iki şey öne çıkar.
1. Uluslararası işbirliği artık “önerilen” olmaktan çıkıp “gereken” konumuna gelmiştir. 2008-2009’da yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle artık işbirliği bir seçenek olmaktan çıkmıştır. Uzay projeleri uzun soluklu ve pahalı olduğu için bu tür işbirlikleri bütçeyi rahatlatacaktır.
Ayrıca uzay alanında faaliyet gösteren ülke sayısı artmaktadır. Onlarla işbirliği yapmak pazar payını artırmak manasına gelecektir.
2. Çin’in 2007 yılında kendi meteoroloji uydusunu vurması, yörüngedeki uyduların saldırıya açık olduğunu gösterdi. Ortaya çıkan çöpler ise bütün ülkelerin uydularını tehdit eder hale gelmiştir. Uluslararası işbirliği ortak hareket etme ve sorumluluk noktasında gereklidir.
Durumsal farkındalık (space situational awareness) konusunda ülkeler işbirliği yapmak zorundadır. Hiçbir ülke bu işi tek başına başaramaz. Coğrafi olarak mümkün değildir.
Ayrıca Amerika NASA’nın işlerini ticari firmalara vermeye başlamıştır. Bunun başlıca iki sebebinden bahsedilebilir.
1. Özel şirketler uzay konusunda ciddi yeteneklere sahip olmaya başladı. İnsanlı uzay uçuşları artık özel sektörün marifetiyle yapılmak isteniyor. NASA burda destek verebilir. NASA daha zor problemlere odaklanmalıdır.
2. Rekabet artırılırsa yeni şeyler de çıkacaktır.
Uzay Ajansımızın yeni kurulduğu bu günlerde böyle şeyleri takip etmek ve işbirliklerini artırmak lazım.
Yazar: Doç. Dr. Lokman Kuzu