2017 sonunda ailecek bir Bosna turu yapmıştık ODTÜ’lü arkadaşlarla. Bu sefer ise bir konferans için gittim Saraybosna’ya. Her gün 3 sefer gidiş, 3 sefer geliş var dediler.
Burası İstanbul’un fethinden 10 yıl sonra fethedilmiş. Çok münbit (verimli) topraklar buralar. Yeşili ve dereleriyle her köşesi güzel. Boşnaklar Sırplar gibi değil dediler. En huzurlu zamanları Osmanlı zamanında olmuş. 400 yıl kadar. Hristiyan bir millet ancak üçlemeye inanmıyorlar. Burda Boşnak, Sırp ve Hırvatlar bir arada yaşıyor. Boşnaklar tek tanrı inancına sahip hristiyan oldukları için müslümanlığı hızlı kabul ediyorlar. Sokullu Mehmet Paşa, Gazi Hüsrev Beyler bu topraklardan. Mimar Sinan’ın eserleri var burda.
Yollar kıvrım kıvrım, hız yapmak çok zor. 60-70 km/h hızla gidebiliyorsunuz. Dağları delen tüneller mevcut. Bütün bunlar Yugoslavya döneminden kalmış. Yugoslavya, 1918 yılında Avusturya Macaristan imparatorluğu yıkılınca kurulan bir devlet. Yug: güney demek. Slovia: slavların ülkesi. Yugoslavia: Güney Slavların ülkesi manasında. Avusturya Macaristan veliahtı Saraybosna’da bir köprü üzerinde öldürülmüş. Savaşın patlak verdiği olaylardan biri.
1990’lar burda savaşla geçiyor. Savaşın izleri hala mevcut. Binaların dışından anlaşılıyor bu. Ülke toparlanmaya çalışıyor. Ülkenin ekonomisi turizm ve tarıma bağlı.
Geldiğimiz ilk gün bizi Konya’da okumuş, Türkçesi düzgün bir boşnak arkadaş karşıladı. Nejat Avdiç. Maarif vakfını ziyaret ettik. Sonra Saraybosna Uluslararası Üniversitesi (IUS: International University of Sarajevo)’ne geçtik. Ilıca bölgesinde bulunan küçük bir üniversite. 2000 kadar öğrencisi var. Orda bir konuşma yaptım. Konferans dolayısıyla gelen arkadaşlarla görüştük. Bu üniversite Trabzonlu iş adamı Hasan Topaloğlu tarafından yapılmış. Bu da aslında Aliya İzzetbegoviç’in bir vasiyeti. O, ölmeden Reis’e buralara sahip çık, demiş. Allah razı olsun bu tür işadamlarımızdan ve Cumhurbaşkanımızdan. Büyük düşünmek budur.
Türkiye’nin Tika ve Maarif vakfı yoluyla epey bir projesi var burda. Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü vakıf eserlerini ihya ediyor.
Foça diye bir şehir var. Saraybosna’nın 80 km güney doğusunda. Savaşta birçok müslüman öldürülmüş ve şehrin demografik yapısı değişmiş. 48 müslüman kaldı dediler. Orda dere kenarında bir camii var. Alaca camii. (Not: Alaca camii burda 4 ayrı şehirde var.) Burdaki camiiyi sırplar öyle yok etmişler ki, taşlarını dahi dereye atıp camii izi kalmayıncaya kadar uğraşmışlar. Vakıflar Genel Müdürlüğü bir çalışma yaparak bu camiiyi eski mimarisine uygun olarak tekrar kazandırmış. Amerika büyükelçisi de vardı. O kadar konuşma yapıldı, herkes kendi dilinde konuştu, Amerika büyükelçisi Boşnakça hitap etti. Tabii böyle olunca alkış alıyorsunuz. Bizim büyükelçilikte görevli insanların derhal yerel dilleri yazıdan okuyacak kadar konuşabilmesi lazım. İnsanların kalbine ancak böyle girilir. 3-4 sene çalışıyorlar, iki kelime edemiyor. İş mi yani! Açılışa çevre şehirlerden gelen kadın erkek yüzlerce insan vardı. Tarihi bir ana şahitlik ettik.
Saraybosna’da Konya Belediyesinin de çalışmaları var. Burdaki trenleri onlar hediye etmiş. Üzerlerinde dönen derviş motifleri var. Konya’yı her an hatırlatıyor. Biz Bosna’yı seviyoruz. Konya’da Bosna diye bir mahalle var. Ebeveynim orda oturuyor. Ayrıca Konya’da Bosna Fahri Konsolosluğu var. Bazen gidip faaliyetlere katılıyoruz.
Saraybosna’da Vrele Bosne diye güzel bir park var. Mutlaka ziyaret edilecek yerlerden biri. Ayrıca savaş zamanı açılan tünel var. İnsanlar kurtulmak için bir ümit tüneli açmışlar, şimdilerde müze. Savaşla ilgili fotoğraflar, kullanılan alet edevat, hepsi orda.
Dayton anlaşmasını iyi anlamak ve incelemek lazım. Ne zaman müslüman ordusu güç kazanmış, birileri hemen el atıp, anlaşmaya zorlamış.
Aliya’nın kabrini de ziyaret ettik. Kovaçi şehitliğinde sade bir mezar. Vasiyeti daha sade olması olmuş ancak Bosnalılar kabul etmemişler.
Bir gün Mostar şehrine gittik. Mostar köprüsünde 99 adım varken, yeni yapılanda 93 adım varmış. 99 Allah’ın esma-ül hüsnası iken, 93 ise savaşın yılını hatırlatma amaçlı yapılmış.
Mostar’a gidince Blagay tekkesine uğramamak olmaz. Yaklaşık 10 km. Geçen sefer daha detaylı gezmiştim. Ordaki bayan bu tekkeyi anlatırken Blagay deyip duruyor. Ben “Black Eye” anlıyorum, diyorum neresi burası. Arkadaşlar arasında espri konusu olmuştu. Bugün özel bir günmüş. Her yıl bir gün mevlid günü yapılır ve sabaha kadar zikir merasimi olurmuş. Çok kalabalık. Tekkenin orda zikir varken, biraz bu tarafta çocuklar için eğlence yerleri hazırlanmış. Zikire biraz katıldık, ayrıldık. Hala eski gelenekler devam ettiriliyor.
Bosna deyince şehzadeler şehri Travnik de akla geliyor. Geçen sefer gezmiştim, bu sefer fırsat olmadı. Ancak şunu söyleyim, çoluk çocuğunuza buraları mutlaka gezdirin. Bosna’nın devlet yapısı incelendiğinde uluslararası düzenin nasıl oyun oynadığı anlaşılacaktır. Tarihi, uluslararası düzeni anlatmak ve yaşamak için gelin. Benim bir sonraki hedefim, ailecek Balkan turu yapmak.
Doç. Dr. Lokman Kuzu